Sarıyer Belediyesi tarafından geleneksel hale getirilen "Yeni Yıl Yemeği"ne ruhani liderler, konsoloslar, il ve ilçe protokolünün yanı sıra dünyaca ünlü sanatçı ve barış elçisi Zülfü Livaneli de katıldı.
İlki 2011 yılında yapılan ve ikili ilişkilerin geliştirilmesini, dostane iş birliğinin devamını sağlamayı amaçlayan yemeğe ilgi büyük oldu. Katılımcılar, 2017’nin tüm insanlığa barış ve huzur getirmesini diledi.
Başkan Genç: “Mutluluk” bu günlerde pek bir anlam ifade etmiyor!
Tarabya Oteli’nde gerçekleşen "Geleneksel Yeni Yıl Yemeği"nin açılış konuşmasını yapan Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç, “Burada sizlerle olmaktan büyük mutluluk duyuyorum” dedikten sonra, “Mutluluk” kelimesinin, Türkiye’nin içinde bulunduğu coğrafyada pek anlam ifade etmediğini söyledi. "Yurtta Barış Dünyada Barış" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün sözünü vurgulayan Başkan Genç; "Yerelden genele, ulusaldan uluslararası ilişkilere kadar, her yurttaştan en üst düzey yöneticisine kadar herkesin sorumluluklarının bilincinde BARIŞ, DOSTLUK,KARDEŞLİK İLKELERİNİ hayata geçirmek için seferber olmaları gerekmektedir. Yaklaşan yeni yılın, hepimize daha fazla barış, sevgi , huzur, birlik ve beraberlik getirmesini diliyorum" diye konuştu.
Livaneli: “Böyle bir birliktelik Sarıyer’e yakışırdı zaten...”
Konuşmasına, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’e teşekkür ederek başlayan dünyaca ünlü yazar, ozan ve edebiyatçı Zülfü Livaneli, Şükrü Genç’in sadece alt yapı hizmetleriyle değil; sanata, edebiyata ve dolayısıyla barışa çok büyük katkılar yapan bir yönetici olduğunu söyledi. Livaneli şöyle konuştu; “Hiçbir politikacı için söylemediğim bir terim var ki onu sadece Şükrü Genç için söylüyorum: O benim dostumdur. O Sarıyer’i bir edebiyat kenti yapmıştır. Böyle bir barış yemeğini düzenlemek de ona ve Sarıyer’e yakışırdı zaten...”
Bartolomeos’un vekili Sahag Maşalyan ve Polonya Başkonsolosu Michalski’nin barış, kardeşlik ve umut temalı konuşmalarının ardından kürsüye gelen Sarıyer Kaymakamı Gürsoy Osman Bilgin de bir konuşma yaptı. Kaymakam Bilgin, yemeğe katılan yabancı ülke temsilcilerinden Türkiye’nin geçmişten beri gelen dostluğunu unutmamalarını, içinden geçtiği bu zor şartlarda kendilerini yalnız bırakmamalarını istedi.
Program, Yeniköy Panayia Rum Ortodoks Kilisesi Mektebi Vakfı tarafından hazırlanan yeni yıl pastasının kesilmesiyle son buldu.
Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç’in konuşmasının tam metni şöyle:
Sayın Kaymakamım,
Çok değerli Diplomatlar,
İnanç Önderleri,
Akademisyenler,
Sivil Toplum Kuruluşu Temsilcileri,
Sevgili Misafirler...
Sizleri bu yıl da, burada Sarıyer’de, Geleneksel Yıl Sonu Yemeği’mizde ağırlamaktan büyük bir onur ve mutluluk duyuyorum.
Hoşgeldiniz.
“Mutluluk duyuyorum…” dedim ancak , içinden geçmekte olduğumuz zaman sürecinde ülkemizde ve içinde bulunduğumuz coğrafyada yaşananlar, olumsuzluklar pek de bu sözcüğün, yani “mutluluk” sözcüğünün bir anlam ifade etmediğini gösteriyor.
Sevgili Dostlar,
Gerçekten de çok zor zamanlardan geçiyoruz. Hem burada, yani ülkemizde.. Hem de dünya çapında, gezegenimizin hemen her yerinde. Yerel, siyasi ve ekonomik zorluklar, küresel ve bölgesel gerilimler ve çatışmalar, çevresel sorunları, azalan kaynaklarımız ve pek çok başka sorun.
Örneğin, bu yıl içinde ülkemizde demokratik parlementer sistemimize yönelik olarak, on yıllardır görülmemiş büyüklükte bir saldırı gerçekleşti. Temmuz ayında bir grup isyancı tarafından demokrasimizi hedef alarak, tanklarla, ağır silahlarla, hatta uçaklarla harekete geçerek, sıkıntılarını yaşamın her alanında hala yaşadığımız haince bir darbe girişiminde bulunuldu.
Toplumun her kesiminden, siyasal yelpazenin tüm kesimlerinden insanlar, bu demokrasi düşmanı güçlere karşı kolkola girerek direndi ve bu darbe girişimini püskürttü.
Bu lanetli eylemin ardından Hükümet, Olağanüstü Hal ilan etti. Bu süreçte hem kamuda hem de özel sektörde on binlerce insan gözaltına alındı, tutuklandı. Kaçınılmaz olarak siyasi yaşamımız, ekonomi alanı, medya ve sıradan insanların günlük yaşamları da önemli ölçüde etkilendi (ve etkilenmeye de devam ediyor) bu gelişmelerden.
Bütün bunlar da yetmiyormuş gibi, ülkenin doğu ve güneydoğusunda ve hatta hemen her köşesinde terörist saldırı tehdidi ile karşı karşıya kaldık, kalıyoruz. Aynı zamanda, Ortadoğu’nun en sorunlu ve en sıcak bölgesindeki olayların da tam içindeyiz... Irak ve Suriye’de olup bitenleri kast ediyorum… Bu da, çatışmaların tarafı olan tüm ülke ve toplumların, hemen her gün, evlatlarını kaybetmesi anlamına geliyor.
Bütün bu olup bitenlerin arasında, bir yandan da Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz kritik bir kavşağa gelmiş gibi görünüyor. İzlemiş olabileceğiniz üzere; Avrupa Parlamentosu, üye ülkelere, “Türkiye ile Müzakerelerin Dondurulmasını Tavsiye Etme Kararı” aldı. Avrupa Parlamentosu bu kararına gerekçe olarak Türkiye’deki demokratik sorunları gösterdi ve yasalarımızda acil düzeltmeler yapılması çağrısında da bulundu.
Bu karar, Avrupa’nın da, kendi iç sorunları açısından önemli bir sürece rastlıyor. Birliğin en önde gelen üyelerinden biri, (Büyük Britanya Birleşik Krallığı) ayrılmak üzere. Avrupa’nın pek çok köşesinde aşırı milliyetçi hareketler güç kazanıyor. Ekonomik güçlükler, kıtanın hemen her köşesinde etkili oluyor. Tabii, dünyanın her köşesinde olduğu gibi.
Farkındayım…
Konuşmamın başından bu yana son derece karanlık bir tablodan söz ettim. Ama bunu, karşı karşıya olduğumuz gerçekleri hatırlamak ve hatırlatmak istedim.
Bir yandan da bu güçlükleri çözebilmek adına. Güçlerimizi birleştirip çıkış yolu bulabilmek adına istedim.
Aynı zamanda da, bu karanlık tünelin ya da labirentin dışına çıkabilmek için güç ve enerjilerimizi birleştirme gereğini vurgulamak adına yaptım.
Ama, inanın bana sevgili dostlar… Bunları aşabilmek için elimizde son derece etkili bir reçete var. Bu reçete, zor zamanlardan çıkış yolunda bizlere hep bir aydınlatıcı meşale olmuştur. Bu meşale, bizlere, Cumhuriyetimizin Devletimizin kurucusu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk tarafından miras bırakıldı.
Sizlere, Atatürk’ün 1937’de, yani bundan tam 79 yıl önce, bir diplomatik davet sırasında, konuklara hitaben söylediklerinden bir bölüm aktarmak istiyorum:
“….Bütün akıllı adamlar bilirler ki, bu yolda çalışmakla hiçbir şey kaybedilmez. Çünkü dünya milletlerinin mutluluğuna çalışmak, diğer bir yoldan kendi huzur ve mutluluğunu sağlamaya çalışmak demektir. Dünyada ve dünya milletleri arasında sakinlik, aydınlık ve iyi geçim olmazsa, bir millet kendi kendisi için ne yaparsa yapsın huzurdan yoksundur. Onun için ben sevdiklerime şunu öneririm: Milletleri yönlendiren ve yöneten adamlar, elbette öncelikle ve öncelikle kendi milletinin varlığının ve mutluluğunun nedeni olmak isterler. Fakat aynı zamanda bütün milletler için aynı şeyi istemek gerekir.
İnsanlığın hepsini bir vücut ve bir milleti bunun bir organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağının ucundaki acıdan diğer bütün organlar etkilenir.
“Dünyanın filan yerinde bir rahatsızlık varsa bana ne?” dememeliyiz. Böyle bir rahatsızlık varsa tıpkı kendi aramızda olmuş gibi onunla ilgilenmeliyiz. Olay ne kadar uzak olursa olsun bu kuraldan şaşmamak gereklidir. İşte bu düşünüş, insanları, milletleri ve hükümetleri bencillikten kurtarır. Bencillik kişisel olsun, millî olsun daima kötü kabul edilmelidir…”
"Yurtta Barış Dünyada Barış" diyen Mustafa Kemal Atatürk'ün bu önemli sözüne uygun olarak; yerelden genele, ulusaldan uluslararası ilişkilere kadar her yurttaştan en üst yöneticisine kadar herkesin sorumlulukları bilincinde BARIŞ, DOSTLUK,KARDEŞLİK İLKELERİNİ hayata geçirmek için seferber olmaları gerekmektedir.
Önemli olan bu anlayışın ROTASININ doğru belirlenmesidir. Aksi taktirde Montaigne'nin dediği gibi "GİDECEK ROTANIZ YOKSA ESN HER RÜZGAR SİZİ YANLIŞ YERE GÖTÜRÜR ".
Ben de bu notla sözlerime son verirken, zorluklarımızı aşma yolunda onun bu bilgece tavsiyelerinden alacağımız güçle tüm karanlık koridorlardan çıkabileceğimize inanıyorum.
Hepinize, bu geleneksel yemeğimizde Sarıyer’de bizlerle birlikte olduğunuz için tekrar teşekkür ediyor, yaklaşan Noel’in ve Yeni Yılın, hepimize daha fazla barış, sevgi , huzur, birlik ve beraberlik getirmesini diliyorum.