Sarıyer Belediyesi ve Monokl Yayınları’nın işbirliğiyle düzenlenen “Devrim, Demokrasi, Felsefe” konferansı, Boğaziçi Üniversitesi’nde devam ediyor.
Ünlü Fransız filozof Alain Badiou’nun özel katılımıyla düzenlenen “Devrim, Demokrasi, Felsefe” konferansına Badiou’nun yanı sıra, Judith Balso, Fabien Tarby, Alberto Toscano, Lorenzo Chiesa, Frank Ruda, Jan Völker, Rado Riha, Jelica Sumic Riha, Volkan Çelebi ve Ahmet Soysal konuşmacı olarak katılıyor.
Konferansın açılış konuşmasını gerçekleştiren CHP İstanbul İl Başkanı Oğuz Kaan Salıcı, felsefe ile siyaset arasındaki bağın önemine dikkat çekti. Salıcı, “Bu konferansa katılan değerli konuşmacıların Türkiye’deki düşünce hayatına devrim ve demokrasi hakkında önemli katkılar yapacaklarını biliyor ve diliyorum” dedi. Salıcı’nın ardından kürsüye gelen Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç düzenledikleri konferans hakkında, “ Birçok kişi bana neden belediye olarak böyle bir organizasyon düzenlediğimizi soruyor, bende diyorumki; felsefe, topluma yön veren bir bilim dalıdır, bizde bu konunun uzmanı Alein Badiou’yu sizlerle buluşturarak gayemizi gerçekleştirmiş olduk. Belediye olarak bu tür sosyal faaliyetlerimizin devam edeceğini bilmenizi istiyorum” dedi.
Kalabalık bir dinleyici kitlesi toplayan “Devrim, Demokrasi, Felsefe” konferansının ilk konuşmacısı, dünya solunun yaşayan en önemli figürü diye nitelendirilen Alein Badiou oldu. Badiou konuşmasında, “Yeni bir devrimci fikir sunmak mümkün müdür? Teröre başvurmadan yeni bir özgürlük biçimi ve yeni bir komünist fikri ortaya çıkarmak mümkün müdür?” sorularına ışık tutacak fikirlerini dile getirdi. Badiou’ya göre, komünizm 19. ve 20. yüzyılda 4 farklı biçimde şiddetle ilişkilendirilerek kapital sistemin propaganda malzemesi haline getirilmiştir. Bu bağlamda Stalin dönemini masaya yatıran Badiou, şiddet türlerini; Düzeni korumak için yapılan diktatörce şiddet, eski düzenden kalma eserlere karşı uygulanan yok edici şiddet, karşıt görüşten olan insanlara karşı gösterilen şiddet ve devrimci iktidar içindeki muhalif kesime karşı uygulanan şiddet olarak sıraladı. Bu anlayışın 50 li yıllardaki Sovyet liderler tarafından terk edildiğini, Atlantik ötesi devletlerin (ABD) kullandığı ve yararlandığı “Komünizm eşittir Şiddet” olgusunu çürütmeye yönelik çaba sarf edilmeye başlandığını belirterek “komünist devrim şiddete ve ayaklanmaya indirgenemez çünkü komünizmin amacı bir şeyleri yıkmak ya da yok etmek değil, kollektif bir yaşamı sağlama amacını güder” dedi.
Bugünkü Çin ve “Gorbaçov Rusyası”nın bu düşüncenin vuku bulmuş hali olduğunu fakat bu durum; Çin ve Sovyet liderlerinin kapitalist dünyaya ayak uydurmak ve bu uğurda iktidarda kalarak kişisel egolarını tatmin etmekten başka bir amaçlarının olmadığını gösterdiğini belirten Badiou, bugün arap ülkelerinde sergilenen iktidar değişimlerinede değinerek, “Oradaki insanlar veya halklar düzeni kabul etmeyip kendilerine ait düşüncelerinin olduğunu belirterek bir şeyler talep ettiler ve egemen güçlerin onlar için seçtiği yaşam koşullarına baş kaldırdılar. Ben bu olaylardan keyif duyuyorum çünkü yeni olan her şey eskisinden çok daha iyidir” dedi.
Materyalist Politika : Çokluluk ve Diyalektik arasında
Boğaziçi Üniversitesi’nde devam etmekte olan uluslararası “Devrim, Demokrasi, Felsefe” konferansında ilk gün söz alan düşünce dünyasının zirvesindeki isim olarak kabul edilen Alain Badiou’nun ardından kürsüye gelen felsefe profesörü Fabien Tarby, felsefe dünyasında Alain Badiou’nun bir simge olacağını dile getirdi. Tarby; “Benim savunduğum tez, ontoloji (bir bütün olarak varlığı ele alan ve var olanların en temel niteliklerini inceleyen felsefe dalı) matematik gerektirir. Diyalektik (karşıtlıkları kullanarak gerçekleştirilen akıl yürütme biçimi) ise çok gerekli bir araçtır, Günümüzde önemini yitirmiş gibi görünse de bence öyle değildir.” dedi.
Fabien Tarby’den sonra kürsüye gelen bir diğer konuşmacı Jan Völker, felsefe denilince Immanuel Kant ve Friedrich Hegel’den bahsedilirken şimdi birde Alein Badiou gerçeğinin olduğunu belirterek, “İnsanlık Badiou’nun felsefesinden çok şey öğrenebilir ve öğrenmek zorundadır.” dedi.
Konferansın ilk gününde kürsüye çıkan son konuşmacı felsefe yazarı Ahmet Soysal oldu. Soysal; “İnsan çokluğu ile onun karşısındaki devlet güçlerinin çatışması sonucu halkın kazandığı mücadele devrimdir. Bu bağlamda Tunus, Mısır ve Libya’daki olayları da devrim sayabiliriz.” dedi.
Devrimlerin veya darbelerin sadece ezilen sınıf tarafından gerçekleştirilmeyeceğini, kapitalist ülkelerin bir takım dinamikleri arkasına alarak istemedikleri rejimleri yıkmak gayretiyle çalışabileceklerinin de altını çizdi. Bunun yanı sıra ezilen kesimin gerçekleştireceği bir devrimin, ekonomik ve sosyal alanda karşılaşacağı zorluklardan da bahseden Soysal, kapitalistlerin hoş görmediği bir devrim yapan halkların diplomasi sorunlarıyla da uğraşmaları gerekeceğini belirtti.
Sarıyer Belediyesi ve Monokl Yayınları işbirliğiyle gerçekleştirilen konferansın ilk bölümü Ahmet Soysal’ın konuşmasıyla tamamlandı. Sunum aralarında katılımcılara kokteyl servisi verilen konferansta ayrıca kitap standları açılarak Alein Badiou’nun kitapları okuyucularıyla buluşturuldu.