Sarıyer Belediyesi’nin öncülüğünde MonoKL (Mono Kurgusuz Labirent) Yayınları’nın katkılarıyla 1-2 Aralık tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen Uluslararası Devrim, Demokrasi, Felsefe Kongresi sona erdi.
Sarıyer Belediyesi’nin öncülüğünde MonoKL (Mono Kurgusuz Labirent) Yayınları’nın katkılarıyla 1-2 Aralık tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenen Uluslararası Devrim, Demokrasi, Felsefe Kongresi sona erdi.
Kongrenin ikinci gününde sırasıyla Alberto Toscana, Lorenzo Chiesa, Jelica Sumic Riha ve Frank Ruda birer konuşma yaptı. Kongrenin kapanış konuşmasını ise Onur Konuğu Alain Badiou gerçekleştirdi.
Volkan Çelebi’nin sunumuyla başlayan konferansta ilk olarak Alberto Toscana konuştu. Siyaset Öncesi Zamanlarda Siyaset başlıklı konuşmasında “Badiou’nun felsefesi, meta-siyaseti ve siyasi yorumculuğu bu sorunların eşsiz bir taşıyıcısı ve göstergesidir” diyen Toscana, “Siyaset-öncesi ve devrimci bilinç ve yönelimin (ya da bir komünizm İdeasının) eksikliği ile tanımlanan bir başkaldırı, isyan ayaklanma siyaseti arasında bağ kurmak, elbette Badiou’ya özgü değildir. Bu, Engels’in ta‘Almanya’da Köylü Savaşları’ adlı kitabından beri, başkaldırı ve devrim arasındaki sınırı; zamansallık, öznellik ve bütünsellik eksenleri etrafında çizmeye yönelik birçok girişimi belirler” şeklinde konuştu.
Toscana’nın ardından kürsüye gelen Lorenzo Chiesa ise konuşmasına, “Son otuz yıl boyunca Alain Badiou, sözüm ona “tarihin sonu”, “ideolojilerin sonu” ve “öznenin ölümü”ne rağmen, Marx ve Marxizmin siyasi ve ontolojik güncelliğini, ikna edici ve sistematik biçimde, destekleyen Avrupalılardan değilse de birkaç Fransız filozoftan biri oldu” sözleriyle başladı. Chiesa, “Diyalektik ve tarihsel maddecilik kuramlarının siyaset öncesi koşullarla tanımlandığını vurgulayarak, “İçinde olduğumuz ayaklanma zamanı sıkıntılı bir coşku zamanıdır. Ve Badiou’nun eseri, bu zamanın anlaşılmasını sağlayacaktır” dedi.
Daha sonra konuşmasını yapmak üzere Jelica Sumic Riha kürsüye davet edildi. Konuşmasına başlarken, bu konferansta yer almaktan onur duyduğunu belirten ve konferansı düzenleyenlere teşekkür eden Riha, 21. Yüzyılda Özgürleşme Siyasetleri ve Felsefe başlıklı konuşmasında “Çağdaş özgürleşme siyasetlerinin kuramlaştırılmasına yönelik her ciddi girişimin kendini çağdaş siyasal düşüncenin egemen eğilimlerinden ayırma göreviyle yüz yüze geldiği günümüzde gittikçe açığa çıkıyor. Badiou’ya göre felsefenin görevini belirleyen şey, fiilen şimdiki zamandan ebedi olanı çekip çıkarma sorunudur” şeklinde konuştu.
Konferansın son konuşmasını yapan Alain Badiou ise, “Bütün meselenin çekirdeği bence şu: Eğer devrimci olay, hayli çeşitli biçimler altında, komünist fikrinin politik bedene gelmelerinin hepsinin kökenindeyse de, onun ne kuralı / yasası ne de modelidir. Terörün gerçekte devletin imkânlarıyla yapılan ayaklanma ve süregelen savaş olduğunu düşünüyorum. Ve çevresinde dolanmak zorunda kalmış olsa da, komünist fikrin politikası ayaklanmaya veya savaşa indirgenemez, hiçbir zaman indirgenmemelidir. Çünkü onun gerçek özü, inşa ettiği yeni politika zamanının kökü, büyük ölçüde bir düşmanın yok edilişi değil, zıtlıkların halkın tam içinde, göbeğinde olumlu çözümlenmesidir. Yeni bir politik biçimlendirmenin politik olarak inşasıdır” dedi.