Koronavirüs ile beraber kaygılarımızda değişti. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesinin hazırladığı “Covid-19 Salgınının Ekonomik, Sosyal ve Siyasal Etkileri ve Türkiye’ye Yönelik Öneriler” çalışmasından çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı. Özel sektörde çalışanların yüzde 51,32’si, kendi işini yapanların yüzde 32,8’i işini kaybetme kaygısı yaşarken yüzde 39,2’si ise aç kalmaktan korkuyor. Salgın öncesi fiilen çalışan nüfusun yer aldığı hanelerin (emekli, işsiz vb. hariç) yaklaşık yüzde 72’sinde tam, kısmi ya da dönüşümlü olarak hane dışına çıkarak çalışmaya devam edildiği tespit edildi. Araştırmaya ağırlıklı olarak kentli, eğitimli, orta ve üst orta sınıfları temsil eden kesimler katıldı. Üniversitenin yaptırdığı araştırma sonuçlarına göre, koronavirüsü salgını yüzünden halkın yüzde 42'si gündelik işlerimi yapamaz hale geldi, yüzde 65'inin huzursuzluğu arttı, yüzde 53'ünün uyku kalitesi bozuldu, yüzde 31'i hayatına yönelik kontrol duygusunu kaybetti, yüzde 39'u ise sürekli yorgunluk ve bitkinlik hissetmeye başladı. Sarıyer Belediyesi İş Güvenliği ve Sağlığı biriminden Uzman Psikolog Sevcan Şahin Ceylan işçilerin akıllarına gelebilecek tüm soruları cevapladı.
HASTA OLMA KAYGISI, İŞ KAYBI KAYGISINA DÖNDÜ
“İnsanlar süreç başında hasta olma kaygısı yaşıyordu. Ama bu kaygı zamanla ekonomik durumlardan dolayı iş kaybı kaygısına dönüştü” sözleriyle konuşmaya başlayan Psikolog Sevcan Ceylan şöyle anlatıyor; “Şu an yapılan araştırmalar gösteriyor ki insanlar daha çok işini kaybetmekten korkuyor. Kaygı dediğimiz şey aslında bizi hayata bağlayan şey. Evet, fazla olması sorunlu durumları ortaya çıkarabilir. Ancak sıfır kaygı da hayatımızda olumsuz şeylere neden olabiliyor. Ancak bu oran olumsuz yönde artınca iş anlamında da bir performans kaybına neden olabiliyor. Aklımıza getirmemeye çalıştığımız şeyler zihnimizi daha çok meşgul ediyor. Şu an mevcut durumlarda gerçekten bir risk var mı yok mu bunu değerlendirmek gerekir. Bu durumla fikirle barışmak ve somut kanıtlarla hareket etmek gerekir. Şimdi ve şu anı değerlendirmek gerekiyor. Ya olursa üzerine oluşan kaygılarımız hastalıklara neden oluyor. Ama bunun farkına varırsak bireyler bunun üstesinden kendisi de gelebilir. Günlük hayatımızda bu kaygıyla başa çıkmak için gerçekte somut olan durumu düşünmek önemli. İş yerinden bana böyle bir belirti sinyal gelmedi. İlk iş bunu somutlaştırmak olmalı. ‘Ben işimi kaybedebilir miyim?’ sorusuna sağlam temelleri olan cevaplar vermeliyiz. Bugünden önce ben böyle değildim. Dedikleri zaman bireyler ve ben kendimin bu haline mani olamıyorum dedikleri zaman destek almaya başlamalılar.”
PERSONEL KAYGISINI AZALTMAK ÖNCELİĞİMİZ
“Koronavirüs yayılmaya başlayınca insanların bir kısmı temizliği takıntı haline getirdi diyen Ceylan, bu durumun normal olduğunu ancak kontrol edilemez bir hale taşındıysa profesyonel bir yardım alınması gerektiğinin altını çiziyor. Koronavirüsle beraber antidepresan kullanımının da artığını ifade eden Ceylan, ilaçların kişisel olarak farklılık gösterdiğini de dile getirdi. Ceylan ayrıca tavsiye üzerine ülkemizde çok fazla ilaç kullanımı olduğuna değinerek sözlerine şöyle devam etti: “Tüm ilaçlarda olduğu gibi psikiyatri ilaçlarında da bu kullanımlar çok sakıncalı olabilir. İlaçları doktor kontrolünde kullanmaya özen göstermeliyiz. Biz bu süreçte özellikle sahada çalışan yoğun olan personelimizi arayarak, kurum olarak yanlarında olduğumuz konusunda destek sağladık. Bunun dışında talepte bulunan herkese dönüş sağlayarak çalışanların kaygısını azaltmaya yönelik telkinlerde bulunduk. İş sağlığı ve güvenliği birimi olarak belirli günlerde küçük gruplar halinde toplantılar yapıyoruz. Bu toplantılarda iş güvenliği uzmanımız gerekli konular hakkında personelin eksiklerini ya da isteklerini dinliyor. Ben ise psikolojik olarak iş hayatlarına olumsuz yansıyacak bir durum var mı bunu konuşuyoruz.”
HABERİ İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ